Verem Savaş Haftası
03 Ocak 2022



TÜBERKÜLOZ (VEREM) HASTALIĞI

Doç. Dr. Şeref Özkara / e-posta:ozkara@verem.org.tr 

Tüberküloz binlerce yıldır varolduğu bilinen bir mikropla oluşmaktadır; bu mikrobun adı: Mycobacterium tuberculosis'dir. Dünyanın bütün uluslarından insanlarda, zengin-yoksul, genç-yaşlı herkeste hastalık yapabilir. 

Tüberküloz, en çok akciğerlerde olmak üzere bütün organlarda hastalık yapabilir. Organlara zarar verir. Tedavisiz bırakılırsa ya da kötü tedavi edilirse öldürücü olabilir. 

Tedavi ile tümüyle şifa sağlanabilir. Erken ve uygun tedavi başlanır, yeterli süre tedavi edilirse hastalar yüzde yüz iyileştirilir. İyileşme kalıcıdır, şifa sağlar. 

TEDAVİ İLE HASTALARDA YÜZDE YÜZ ŞİFA SAĞLANABİLİR.


DÜNYADA TÜBERKÜLOZUN DURUMU NEDİR?

Bütün kıtalarda, bütün ülkelerde tüberküloz vardır. Günümüzde hala tek mikrobun yaptığı en çok öldüren bulaşıcı hastalıktır. Yılda 8,4 milyon insan bu hastalığa yakalanırken 2 milyonu ölmektedir. Dünyadaki bütün hastalıkların yüzde 2,5'unu ve önlenebilir ölümlerin yüzde 26'sını oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, verem hastalığı için "Acil Durum" ilan etmiştir. Dünyada verem hastalarının sayısı yıllar içinde artış göstermektedir. 

Dünyada tüberküloz en çok Güney-Doğu Asya ve Sahra Güneyi Afrika'da bulunmaktadır. Her yıl Hindistan'da 1,8 milyon, Çin'de 1,3 milyon, Endonezya'da 590 bin, Nijerya'da 327 bin, Bangladeş'te 306 bin yeni hasta ortaya çıkmaktadır. Toplam 22 ülkede, dünyadaki tüberküloz hastalarının yüzde 80'i bulunmaktadır. 

Tüberkülozun kontrolü için çabalarını zayıflatan ülkelerde hastalık artış göstermektedir. AIDS hastalığı da veremi artırmıştır. Eski Sovyetler Birliği ülkelerindeki artış bu iki nedenle olmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde 1980'li yıllarda hastalığın artışı bu iki nedene ve göçlere bağlıdır. 

TÜBERKÜLOZ, DÜNYADA CİDDİ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR.


TÜRKİYE'DE TÜBERKÜLOZUN DURUMU NEDİR?

Ülkemizde tüberküloz hastalığı, bu yüzyılın ilk yarısında çok büyük bir salgın yapmıştı. Bir numaralı ölüm nedeni idi. 1940'lı yıllarda her yıl bin kişiden 2-3'ü verem nedeniyle ölüyordu. Özellikle yirminci yüzyılın üçüncü çeyreğinde yürütülen yoğun verem savaşı çabaları sonucunda durum değişmiştir. Tüberküloz artık önemli bir ölüm nedeni değildir. 

Türkiye'de 10 milyon ile 20 milyon arası bir nüfusun enfekte olduğu, yani vücutlarında henüz hastalık oluşturmamış verem mikrobunun olduğu hesaplanmaktadır. Bu insanların yüzde beş-yüzde onu yaşamlarının bir döneminde verem hastası olacaklardır. 

Verem savaşı dispanserlerinde kayıtlı hasta sayıları 1999 yılında 22.088 iken 2000 yılında 18.038'dir. Kayıtlı hastalar dışında, SSK, özel hekim ve hastanelerde de tedavi edilen bazı hastaların olduğunu biliyoruz. Türkiye'de yılda yaklaşık 25-30 bin tüberküloz hastasının ortaya çıktığını tahmin edebiliriz. Bu hasta sayılarının nüfusa oranı, sanayileşmiş ülkelerde yüzbinde 20 ve altında, Asya ve Afrika ülkelerinin çoğunda yüzbinde 100'den hatta 200'den fazladır. Ülkemizde ise yüzbinde 30-40 arasındadır. 

Düzensiz ve hatalı tedaviler yüzünden ilaçlara dirençli veremli hasta sayılarının ülkemizde yüksek oluşu önemli bir sorunumuzdur. 

TÜBERKÜLOZ NASIL BULAŞIR?

Tüberküloz mikrobunun kaynağı, tedavi görmemiş, aktif akciğer ve gırtlak (larinks) veremi olan hastalardır. Öksürmek, hapşırmak, konuşmak ile mikroplar çevre havaya saçılır. Sağlıklı kişiler bu mikropları nefesleriyle alır ve enfekte olurlar. 

Sokakta, dolmuşta, lokantada öksüren birisinden verem mikrobu alma olasılığı çok düşüktür. Bulaşma için genellikle verem hastası bir kişi ile uzun süre birlikte yaşamak gereklidir. En çok hastanın aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarına bulaşma olur. Tedavi ile bulaşma hızla sona erer. 

Çatal, kaşık, tabak, bardak, giysi gibi nesnelerle bulaşma olmaz. 

TÜBERKÜLOZ, HAVA YOLUYLA BULAŞIR.


"TÜBERKÜLOZ ENFEKSİYONU" NEDİR?

Tüberküloz mikrobu vücuda girdikten sonra aylarca-yıllarca hastalık yapmadan kalabilir. Bu dönemde vücut tarafından oluşturulan savunma yanıtları, mikropları aktif olmayan bir şekilde tutarlar. Buna tüberküloz enfeksiyonu ya da kişinin enfekte olması diyoruz. 

Kişi, kendisinin enfekte olduğunu genellikle bilmez. Tüberkülin (PPD) ile cilt testi yapılırsa pozitif olur; bu yolla enfekte olduğu anlaşılır. Bu dönemde mikroplar bir anlamda hapsedilmişlerdir. 

TÜBERKÜLOZ ENFEKSİYONU, CİLT TESTİ İLE ANLAŞILIR.


TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI NEDİR?

Vücuttaki tüberküloz mikropları aktif hale gelirse hastalık yaparlar. Hastalık ciddidir. Tedavi edilmediği sürece, tuttuğu organda ya da organlarda hasar yapar, bu hasar giderek artar ve öldürücü olabilir. 

Tüberküloz hastalığı, en çok akciğerleri tutar. Hastalığın tuttuğu diğer organlar, lenf bezleri, akciğer zarları, kemikler, böbrekler, beyin zarlarıdır. Vücudun hemen bütün organlarında hastalık yapabilir. Hastalanan organlarda ağır bir iltihap olur, erimeler görülebilir. Organların çalışması bozulur. 

Mikropların vücuda girdikten sonra hastalık yapma süresi farklılıklar gösterir. Vücut direnci düşükse, hızla hastalık gelişebilir. Ya da yıllar sonra hastalık gelişebilir. Mikrop alıp enfekte olanlardan ancak yüzde onu yaşamları boyunca hastalanırlar. 

Hastalığın gelişmesine yol açan vücut direncini kırıcı hastalıklar ve etkenler vardır. AIDS hastalığı bu bakımdan vücut direncini en çok kıran hastalıktır. Bu nedenle, AIDS ve tüberküloz birbirlerine en büyük desteği veren iki beladır. Hastalığın gelişmesine yol açan diğer direnç kırıcılar, şeker hastalığı, böbrek hastalığı, bazı kanserler, ilaç ve alkol bağımlılığı, sigara, madenci hastalığı ve diğer bazı ciddi hastalıklardır. 

VÜCUT DİRENCİNİN ZAYIFLAMASI, MİKROPLARIN ÇOĞALMASINA VE HASTALIĞA YOL AÇAR.


TÜBERKÜLOZ TANISI NASIL KONULUR?

Tüberküloz tanısı, balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile konulur. 

Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları ile hastalıktan şüphelenilir. Hastalarda şu yakınmalar olabilir:
  • iki haftadan uzun süren öksürük,
  • ateş, gece terlemesi,
  • göğüs ağrıları,
  • iştahsızlık,
  • zayıflama (kilo kaybı), çocuklarda kilo alamama da olabilir.
  • halsizlik
  • kan tükürme
Yakınmalar genellikle hafif başlar ve yavaş ilerler. Bu nedenle, birçok hasta doktora başvurmakta gecikir. Bazıları da sigara ya da başka bir nedene bağlar yakınmalarını. Doktora başvuru gecikince, hastalık akciğerleri ya da tutulan diğer organları tahrip eder. Yanlış teşhis ve yanlış tedaviler de hastalığın ilerlemesine neden olur; aynı zamanda çevresine mikrop saçmayı sürdürmesine yol açar. Özellikle öksürük ve diğer yakınmaları olan hastaların gecikmeden verem savaşı dispanseri ya da göğüs hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir. 

Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları hastalıktan şüphelenmeyi sağlar. Şüphelenilen hastalarda kesin tüberküloz tanısı mikroskopta basilin gösterilmesi ve besiyerinde basilin üretilmesi ile konulur. Hastadan alınan balgam ya da nadiren diğer örnekler bu amaçla laborutavarda incelenir ve tanı kesinleştirilir. Verem savaşı dispanserlerinde tanı işlemleri, tedavi, ilaçlar ve takip ücretsizdir. 

TÜBERKÜLOZ TANISI, BALGAMDA VEREM MİKROBUNUN GÖSTERİLMESİ İLE KONULUR.


TÜBERKÜLOZ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Tüberkülozun tedavisinde çok güçlü ilaçlar vardır. Bu ilaçları, ülkemizde Verem Savaşı Dispanserleri ücretsiz verir. Mikropları etkili bir şekilde öldürmek için tedavide dört ilaç kullanılmaktadır. Verem mikrobu, diğer mikroplara göre çok daha yavaş çoğaldığından, ilaçları çok daha uzun süre kullanmak gerekir. Tedavi süresi altı aydır. Bazı özel durumlarda ilaçları kullanma süresini doktorunuz uzatabilir. 

İstirahat, özel beslenme, iklim ve sıkıntı-stres gibi unsurların tüberküloz tedavisinde çok önemli olmadığı gösterilmiştir. Verem ilaçları bulunana kadar bu saydığımız uygulamalar yapılıyordu, fakat hastaların yarıdan çoğu ölüyordu. İlaçlar bulunduktan sonra, verem ölümleri son derece azalmıştır, hastaların neredeyse hepsi başarıyla tedavi edilebilmektedir. 

Hastayı iyileştiren tedavi hastanın sağlığı yanında toplum sağlığı açısından da son derece önemlidir. Bulaşıcı bir hastalık olan veremle savaşın en önemli yöntemidir. Bu nedenle, tedavinin düzenli sürdürülmesi ve tamamlanması zorunludur. 

İLACA DİRENÇLİ TÜBERKÜLOZ NEDİR?

Tüberkülozda ilaç direnci, tüberküloz mikrobuna etkili olan ilacın artık etki etmemesidir. Bu, laboratuvar testi ile anlaşılabilir. Nedeni, yanlış ilaçlarla, eksik ilaçlarla tedavi yapılması ya da tedavinin düzenli kullanılmaması, erken kesilmesidir. 

İlaca dirençli tüberküloz hastaları da tedavi edilebilir. Ancak bu hastaların tedavisi, daha uzun sürmesi, daha çok yan etki yaratması, yaklaşık 100 kat daha pahalı olması ve bazen ameliyat da gerektirmesi nedeniyle daha zordur. 

İlaç direnci olmayan hastalar bütün dispanserlerde ücretsiz tedavi edilebilir; dirençli hastaların tedavileri ise sadece bu konuda uzmanlaşmış eğitim tipi göğüs hastanelerinde yapılmaktadır. 

DÜZENSİZ TEDAVİ YA DA EKSİK BIRAKILAN TEDAVİ, İLAÇ DİRENCİNE YOL AÇAR.


DOĞRUDAN GÖZETİMLİ TEDAVİ* NEDİR?

Doğrudan gözetimli tedavi (DGT)*, hastalara her doz ilacın, bir görevli tarafından bizzat içirilmesidir. Neden buna gerek vardır? 

Hava yolu ile ve tamamen rastlantı eseri olan verem bulaşmasının önlenmesinde yapılması gereken en önemli şey hastaların tedavisidir. 

Hastaların bir kısmı, en az 6 ay sürmesi gereken tedaviyi düzenli sürdürememektedirler. Hangi hastanın tedaviyi yarım bırakacağı ya da düzensiz kullanacağını öngörmek de olanaksızdır. Bu nedenle, her bir hastanın tedavisini düzenli bir şekilde yapmak ve tamamlamak için doğrudan gözetimli tedavi gereklidir. 

Doğrudan gözetimli tedavi, hastanın sağlığını garantilediği için, hasta için iyidir; bulaşmayı durdurduğu için de toplum için iyidir. 

DOĞRUDAN GÖZETİMLİ TEDAVİ STRATEJİSİ*

Tüberküloz kontrolü, dünyada son on yıldır "Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi" (DGTS)* ile yürütülmektedir. Bu stratejide tüberküloz kontrol aktivitelerinin sürekliliğini ve bütünlüğünü sağlamak için hükümetin kararlılık içinde olması esastır. Hastalara bakteriyolojik olarak tanı koymayı ve ücretsiz, standart, kısa-süreli rejimlerle tedaviyi esas almaktadır. Tedavide, ilaçların bir görevli tarafından hastalara içirilmesi önerilmektedir (buna doğrudan gözetimli tedavi denilmektedir). Bu stratejide standart bir kayıt, raporlama ve değerlendirme sisteminin işletilmesi gereklidir. 

Türkiye'de "verem savaşı", "tüberküloz kontrolü" karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bulaşıcı bir hastalık söz konusu olduğundan, bir program çerçevesinde ve ülke çapında ortak bir yaklaşımla mücadele gereklidir. Tanı, tedavi, tedavinin takibi ve bütün çalışmaların izlenmesi ve koruyucu hizmetler bir bütünlük oluşturmaktadır. Türkiye'de "verem" sözcüğü, hemen daima "verem savaşı" şeklinde kullanılmaktadır. 

*Doğrudan gözetimli tedavi (DGT) İngilizce metinlerde "directly observed treatment (DOT)"; doğrudan gözetimli tedavi stratejisi (DGTS) de "directly observed treatment-short course (DOTS)" yazılmaktadır. 

TÜBERKÜLOZ HAKKINDA KISA SORU VE YANITLAR:

Soru: Tüberküloz aileden geçer mi?
Yanıt: Tüberküloz aileden genetik (ırsi) olarak geçmez. Evde bir veremli varsa, aynı ortamda uzun süre bulunmakla hastalık bulaşabilir. 

Soru: Kaplar, bardak, çatal-bıçak, eşyalarla tüberküloz bulaşır mı?
Yanıt: Hayır, bulaşmaz. Böyle bir bulaşma şekli gösterilmemiştir. 
Soru: Tüberküloz utanılacak bir hastalık mıdır?
Yanıt: Hayır. Elli yıl önce, ilaç tedavisi yokken genellikle öldüren, ölmeyenleri de ciddi sakat bırakan bir hastalık olduğu için o dönemlerde korkutan ve utanılan bir hastalık olmuştur. Bugün erken tanı ve doğru tedavi ile hastalar tümüyle iyileşir. 

Soru: Bal, tereyağı, dövülmüş çekirdekli üzüm vereme iyi gelir mi?
Yanıt: Hayır. Hipokratın kitaplarında yazılmış olan, yani yüzyıllardır-binyıllardır kullanılan bu gibi yiyeceklerle beslenen hastaların çoğu geçmişte ölüyordu. Ne zaman ki ilaçlar bulundu, hastalarda kalıcı şifa sağlanır hale geldi. Daha sonra yapılan çalışmalarda, düzenli ilaç verilen hastaların yarısı iyi beslenmiş, yarısı kötü beslenmiştir; fakat tedavi sonucunda her iki grup da aynı derece başarıyla iyileşmiştir. 

Soru: Veremden şüphelenince ne yapılmalıdır?
Yanıt: Bu konuda ücretsiz tetkik ve tedavi yapan en yakın Verem Savaşı Dispanserine başvurulmalıdır. Bu dispanserlerde veremi bilen doktorlar vardır; röntgen, balgam incelemesi yapılmaktadır. Göğüs hastalıkları uzmanları ve göğüs hastaneleri de bu konuda uzmandırlar. 

Soru: Veremli hasta ne zaman bulaştırıcılığını kaybeder?
Yanıt: İlaç tedavisine başladıktan sonra bulaştırıcılık hızla yokolur. Bu nedenle ilaç tedavi için "kimyasal karantina" denilmektedir. Eğer kullanılan ilaçlar etkili ise 2-3 haftada bulaştırıcılık büyük oranda yokolur. 

Soru: İlaçlara dirençli verem hastasını kim tedavi eder?
Yanıt: Verem savaşı dispanserleri aracılığıyla bu konuda uzmanlaşmış hastanelere başvurulmalıdır. Bu hastaneler, tedavinin sürdürülmesinde verem savaşı dispanserleri ile işbirliği yaparlar. Çok pahalı olmasına karşın, ilaçları, Sağlık Bakanlığı ücretsiz vermektedir. 

Soru: Veremden toplum nasıl korunur?
Yanıt: Verem mikrobunu saçan hastaların tedavisi, toplumun korunmasında en önemli yoldur. 

Soru: Veremden korunmada ilaç kullanılabilir mi?
Yanıt: Evet, hasta yakınlarına ve risk taşıyan kişilere koruyucu ilaç tedavisi verilirse yüzde altmış ile yüzde doksen koruyucudur. Koruyucu ilaç tedavisi, hastalık gelişmesine engel olmaktadır. Bu tedavi de verem savaşı dispanserlerince ücretsiz verilmektedir. 

Soru: BCG aşısı veremden ne kadar korur?
Yanıt: BCG aşısı, çocuklardaki kanla yayılan (milier) ve beyin zarını tutan (menenjit) tüberküloz gibi ciddi hastalıkları önler. Erişkin insandaki hastalık için koruyucu değildir. 

Soru: Verem hastası evde nerede-nasıl yaşamalıdır?
Yanıt: Verem hastasının güneş gören ve bol havalandırılan odalarda kalmaları sağlanmalıdır. 

Soru: Verem hastalığında yapılan en büyük hatalar nelerdir? Yanıt: 1. Hastalar doktora geç başvurmaktadır ya da geç tanı konulmaktadır. Hastalar, öksürük, göğüs hastalıkları ile ilgili yakınmaları olduğu halde konunun uzmanı olmayan hekimlere başvurmaktadırlar. 

2. Tedaviyi eksik bırakmakta ya da düzensiz kullanmaktadır. Tümüyle şifa sağlanacak bir hastalık iken ilaca dirençli hale gelmekte, tedavisi güçleşmektedir. Bu arada da hastanın akciğerleri hasar görmekte, adeta tükenmektedir. 

http://verem.org.tr/movie/VEREM-EGITIM_SLAYTI.pdf